26 Eylül 2011 Pazartesi

Izmir'de .. Bi Drink; Rakı Balık; Cafe Bar; Club; Rock Bar ..

Eylül sonu guzel bir Izmir gecesi.. Hafif ruzgarlı ama o da olmasa ..

İstanbul'dan iki farklı birbirini tanımayan misafirim var; ikisi de biri birinden iyi;
sohbetli ; tatlı insanlar.. Bende ki risk tabii, ya anlaşamazlarsa gece rezil de olabilir
ama sezgilerim güçlüdür neyse ki ..

Once ilk arkadaşımla - kendisine bu blog'da Clark demek istiyorum - buluşup  Yüzde Yüz'de blushlarımızı içtik; Alsancak'ın en popüler noktası şu anda; akşam üstü bir "drink" için; hele etrafınızda birbirinden güzel yüzlerce İzmirli kız varken .. Daha oturmadan 10 kişiye merhaba diyorum; hal hatır soruyoruz ; herkes Clark'ı tanımadıkları için baştan aşağı süzüyor; kendisi bu duruma şaşırsa da hatırlatıyorum; İzmir'de herkes birbirini tanır en azından bizim çevrede öyle ; ve herkes gayet meraklıdır..

Sonra geceye hazırlanma aşaması; ben eve geliyorum güzel kızımla bir iki oyun sonrasında duş giyinmek makyaj ve 200 ayakkkabı arasından birini seçme meseleleri için kendime 15 dakika ayırıp; ikinci arkadaşım - Russel olarak hitap edilecek kendisine - ile konuşuyoruz ; buluşup "Balıkçı Hasan"a gidiyoruz.

Russel ile Clark iki Istanbul'lu ; yanlarında Girit asıllı; yemek yemeği ve konuşmayı çok seven tam bir İzmirli var ama yanında diet cola olmadan rakı içemeyen bir İzmirli; neyse ki içemiyor rakıyı fazla dolayısıyla çenesi de düşmüyor..

Harika şeyler yiyoruz; Soya sosunda kalamar - mukemmel - İzmir'e has taze naneli rokalı bir salata; sağlam rakı içen Russel ve Clark için bir iki güzel meze ; ahtapot ki o da güzel; balığımızı Clark'ın zevkine bıraktık ; iyi bir seçim yapıp favorilerimden olan Sinarit'i seçti.. Hımm bunları niye yazdım;çünkü balıkçı hasan'ı seviyorum fakat burdan reklamını yapıyor olsam da uyarmak isterim 1 şişe fazladan rakıyı neredeyse ödemek  üzereydik; söylediklerine göre bilgisayar programları bozukmuş; olabilir; siz siz olun gelen hesabı kontrol edin..

Sonrasında çok sevdiğim bir arkadaşımın mekanına gidiyoruz; Rouge, İzmir'de kış sezonuna Rouge'da başlamak ayrı bir güzel; garsonlar çok ilgili; içkiler gayet şık ve özenli hazırlanıyor; bir Cuma gecesine göre epey kalabalıktı dolayısıyla biraz içkilerimizi beklemiş olsak da iyi oldu; hemen kafalar bulunmadı ...
O kadar çok tanıdık vardı ki Rouge'da ; Clark ve Russel (ki kendisi de ex-izmirli'dir) da birer İzmir'li oluverdi.. Bizim Bistro ilk başta 3 kişiydi; sonra 4, bir ara 7; tekrar 5; 6 vs derken bir mekana gidip herkesle karşılaştık sayılır.. Kıpkırmızı dekoruyla ; enerjik atmosferi ile Rouge'dan sonra eve dönülmezdi..

1888 ; ya da İzmirli genç takımının söylediği üzere 88.. Müzik ne güzeldi öyle; DJ kabinine yapıştım ve neyseki Clark ve Russel da bana eşlik edebildi :)))) Yine tanıdıklar; seviyoruz böyle olmasını ama ..
88'de güzel olan; müzik fazla gelirse ya da benim gibi durmadan dans etmeyi seviyorsanız en azından bir durmak adına; hemen bahçeye çıkıp; oranın da ayrı bir keyfi var ; dinlenebilir ya da bizim yapmadığımız gibi piyasa yapabilirsiniz.. Biz yapmadık çünkü yapanları izlemek çok daha keyifliydi.. Herkes çok güzel; ortam çok eğlenceli..

Hımm Duygu Izmir'i burada noktalamamalı arkadaşlarına; bir klasik olan Kybele geliyor aklıma ilk ama bir önceki hafta kötü bir repertuar ile sezonu açtıkları için güvenemiyorum; hem komik hem geniş hem yine Rock ve canlı müzik olan Bios'a gidiyoruz..

Grup çok eğlenceli; solist Justin Timberlake'le aynı sese sahip neredeyse ve bir Michael Jackson hayranı belli.. Figurleri tam olmasa da kapmış ve yakıştıra yakıştıra kendine ki bu da çok öneml;  younger MJ dans ediyor sanki sahnede..

O saatten sonra Rock mı çekilir diyenler varsa ; denendi yaşandı ve güzeldi..

Clark ve Russel :) bitmiş durumdaydı sanki; hiç belli etmediler ; güzel bir geceydi.. Etraflarında boyoz yumurta yiyenler; kokoreç alanlar vs olsa da sanırım benden çekindiler ve istemediler ; o saatte yemek mi yenir canım :) halbuki bana sorulsa yemiştik :) o anda..

İşte biraz spontane; biraz ısmarlama; herşeyden azıcık katarak bir İzmir gecesi..



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder