23 Mart 2014 Pazar

uçak problemi

Adam : sizin de mi 16 F ?
Kadın : aaa yok pardon 16B'ymiş benim 

derken kadıncağız yerinden kalkar; 
ceplerini daha hızlı dolduracak diye koltuk aralarını 1.60'lık twigyler için dizayn ettirmiş olan uçak firmasına içinden söver
ve her seferinde exit isterken "ortadan olmasın lütfen" diye uyarması gerektiğini de öğrenmiş olur..

Her yanlış bir doğruyu doğuruyor .. Lütfen !

Exit'ini sevsinler senin.


"Biri diğerinin 4 katı olan iki adamın arasına oturtulursan kaç kilo hissedersin?"

Çocukluğunda oldum olası havuz problemlerini anlayamamıştır. 
Her seferinde aklına deniz mi havuz mu ikilemi geldiğinden kendini matematik çalışırken değil yüzerken bulurmuş.
E bu kadın, şimdi çift bilinmeyen denklemli, havuz olmasa bile "uçak problemi"ni nasıl çözecektir? 

"Çok da dert değil canım" der ve araya oturarak ilk ve en doğru adımı atar.

Her doğru yeni bir adım doğurur.. At ! 

Sağ elini alnına koyar. Başını öne eğer ve uyumaya çalışır. Çok sıkcak derken uyayakalır. 
Hafif bir türbülans ile uyanır, uyandırılır. Yanındaki Bay X şöyle buyurur: 
"Hanımefendi iyi misiniz?"

Kadın : Evet neden? 
Bay X : Bilmem garip hissediyordunuz sanki.
Kadın : Hayır uykum var sadece, teşekkür ilginize ! 

Anlamsızca kıl bu Bay X, sağındaki Bay 4X'ten daha sorun çkaracak kıvamdadır.

Hadi adam 4X ama ne yapsın; o uçuş için bir anda zayıflayacak mı? 
Ama sen, hazır X iken tut çeneni !
İki dakikalık heyecanın, olmasın başkasının huzuruna atak. 

Kadın sağlı sollu, kilolu ile hadsiz arasında sıkışmış, yedi günahtan hangisinin en En olduğunu düşünmeye takılır.

Her günah yenisini doğurur mu ? "Bazen !"

Elinde kalmıştır 16B yazan biniş kartı kadının.
Bay X ıvır kıvır kıvranıp, o ufacık tefecik kağıt parçasından kadının adını okumaya çalışır. 

Bu arada karar vermiştir kadın, en En günah Açgözlülüktür. 

Biraz obur ile biraz kibir arasında kalıverse ne olur? 

X = 4X  
Matematik kuramlarının içine edilir.
X de 4X de aynı ağırlıkta hissettirir kadını. 
Bu ağırlık uçak yere vardığında ancak bitecektir. 
Tüm bu exit saçmalıkları, yedi günah anımsamaları, denklemler, havuz problemleri aynı Denge'nin sorunudur.

Sorunsuzluktan mı sonsuzluktan mı Denge doğar ? Bil! 

Kadın, biniş kartını, adı okunacak şekilde önündeki koltuğun askısına sıkıştırır. 
En fazla ne olabilir ki? Tüm olasılıkları zaten bilmektedir. 
Bay X o adı ezberler, google'da aratır, iş o kadına aşık olur, 
her şey ap aynı yaşanır ve yeni son'uç'lar doğurur.  

Özünde doğmuş ve yaşanan her şey, yeni bir doğum yapacaktır. Var ol!

Kadın kendi yarattığı oyunun içinde sıkılmaya başlar.
Bu uçak neden hala inmemiştir ? Denklem zaten çözülmüştür. 
Aklına gelenler mi olacaktır? Yoksa zaten olacaklar mı kadının aklına sızmıştır? 

Bay X'in kadına olan ilgisi Bay 4X'i de germeye başlamıştır. 

Sonunda adı rahatlıkla ezberleyen Bay X cesaretini toplar ve kadına : 

"Duygu Hanım, yer değiştirebilir miyiz? Sevgilimin yanına geçmek istiyorum" der ! !! !!!

Her ön yargı kendi denklemini doğurur. Buyur! 














15 Mart 2014 Cumartesi

Taksiciye 2 tl borc

Bir cumartesi öğleden sonra, hava muhteşem ve ne yapmak istediğimle ilgili en ufak bir fikrim yok.
Durum özeti böyleyken, iki hafta geciktirdiğim doktor kontrolüne gitmeye karar veriyorum.
Yürüyorum.
Aslında ilk taksiye atlayıp bir an önce gitmem gerekiyor.
Karşıdan karşıya geçerken arabaların bana çarpmamak için nasıl bir gayret gösterdiğini merak ediyorum.
Aklım dağılıyor, taksiye binmem gerektiğini unutuyorum.
Neyse .. Toparlıyorum;
İlk taksiye binemiyorum çünkü biraz uzakta. Bağırmam gerek, ama Asla! Islık da çalamam. İlgi çekecek bir şey yapmak istemiyorum yolda öyle salakça.
İkinciyi gözüm tutmuyor. Hem yürümek de hoşuma gidiyor.

Her zamanki duraktan binmek istemiyorum. Artık çok ahbap olduk.
Niye doktor, hayırdır vs dinlemek bir yana konuşmak istemiyorum ki o anda.
Üç ve dört yine olmuyor. Taksiye binemeyeceğim sanırım derken, yolun ortasına atlayıp bir tanesini durduruyorum şuursuzca!
Kendime kızmaya başlamıştım keza.
Taksi kaçırmaca oyunu kabak tadı vermeye başlamıştı hali hazırda.
...
+Bayraklı'ya..
-Adliye mi?
+Yakınına
Çıt yok takside. Ohhh çok güzel..
Yanımda yeni makinam. Çıkarıp en sevdiğim oyunu oynuyoruz:
Taksi camını açmaca ve poz yakalamaca.
Eczaneden suratı asık çıkan kadın, kaskını çıkaramayan genç, vitrin camlarındaki yansımalar vs vs ..

Yol tahminimden uzun sürüyor, trafik!

-Buradan döneyim mi?
+Evet lütfen, hatta bekleyin isterseniz ben geri döneceğim işim uzun sürmez.
-İyi olur

İyilik meleğiyimdir oldum olması .. Çok lazım !! Ama bir saniye evet lazım çünkü oradan dönerken taksi bulmak cidden zor olabiliyor.

+Ben yukarı çıkınca bakarım işim uzayacak gibiyse sizi ararım dönersiniz.
-Evet veriyim cebimi size sıfır beş yüz...
+Tamam .. Aa siz bende kayıtlısınız

Deli olduğumu düşünen taksici ilgisizce suratıma bakıyor.

+Ama numaranızı "taksiciye 2 tl borc" diye kaydetmişim; kusura bakmayın ödemedim bunu sanırım
-Ben hatırlamıyorum öyle bir şey ama
+Ben de maalesef, ama kaydettiysem demek var borcum, 2 tl fazla alın lutfen
-Donuste odersiniz
+Belki işim uzun sürer, alın lutfen
-Peki ama gerek yok 2 tl sonucta
+Olsun bunu boyle kaydettiğime gore dogrudur, lutfen ısrar ediyorum.
-Tamam, bekliyorum sizi yine de
.....
Asansorde, işin şokundayım. Kim bilir ne zaman bu adama borç yaptım ve ne salakçadır ki telefonuma böyle kaydettim?
Sanki arada bir telefondaki kişilerin isimlerini kontrol ediyorum. Hani yok artık !
Kafamı ben de tanıyamaz oldum.
...
Doktorda işim çok kısa sürüyor. Sonucu bana öyle bir anlatıyor ki adam, hiçbir şey anlamıyorum.
Ama çaktırmıyorum da; ayıp olmasın; cahil sanmasın beni, hala neyin hesabındayım belli değil.

Özeti vücudum bunu kendi kendine yapıyor, gereksizce kendiyle savaşıyor. İrdelemiyorum bile, vücudumun canı sıkıldı herhalde neyle uğraşacağını şaşırdı; ya da madem öyle vardır bir bildiği. Saygı duyuyorum kendisine. O savaşsın kendiyle ben de onunla, ta ki barışı bulana dek.
Yaşasın özgürlük, varsın vücudum takılsın kafasına göre..
...
Taksici bekliyor.

+Gecikmedim umarım ? ( Date ya bu, soruyorum saçma sapan)
-Olur mu öyle şey, tahminimden çabuk geldiniz vallaaa
+Tamam, beni aldığınız yere geri gidiyoruz.
-Ya ben sizi hatırladım.
+Öyle mi nasıl?
-Siz fuara gidiyordunuz, benden fiş istediniz, ben yok dedim, sizin telefonunuzu kaydettim sonra ertesi gun aradım size fişi verecektim ama açmadınız telefonu. Geri de aramadınız
+Yok o ben değilimdir.
-Kaydetmişim sizi. Hülya hanım?
+Yok ben değilim o. Zaten borcum varmış size ; yoksa "fişini alman gereken taksici" diye kaydederdim.
-Peki öyle olsun.

"Peki" en sevdiğim sözdür. Sık kullanırım. Kimisinde yanlış anlaşılırım:
Takmıyor işte hatun peki dedi derler.
Halbuki kabulümdür, takarım takmasına da sindiririm de hani bünye sağlam nasıl olsa..

....
Taksiden indikten sonra sms gelir cebime.

"Duygu Hanım, şimdi hatırladım sizi, anneniz güzelyalı'da oturuyor,marketin üstü.
Ona gidiyordunuz o akşam, elinizde bir tarih kitabı vardı, kulak misafiri oldum kızınızı almaya hatta"

Bir sms atıldıysa sana, cevap bekler karşısı ayıp olmasın ama
Bulamadım ben buna yanıtı, bir vücuduma sormalı aslında
herşeyin en doğrusunu o biliyor nasıl olsa
..








12 Mart 2014 Çarşamba

Sen doğmussun kutlu olsun da ben Berkin'i özlüyorum

Bugün senin doğum günün..ben yok'um, yine de bilesin ..

Ol'amiyorum. Oraya gelemiyorum, seni kutlayamıyorum, arayamıyorum, yanaklarından sıkıştırıp öpemiyorum, sarılıp sırtına iki sıvaz yapamıyorum. Hem orayı bilmiyorum, hem de bugünlerde hiç kendimde ol'amıyorum.

Sessizinden olsun bu yıl da, "kutlu olsun" diyorum ama ben yapamıyorum.

Kahvemi içemiyorum, arkadaşlarımı arayamıyorum, yan gelip yatamıyorum,susamıyor, yutkunamıyorum..
Artık ve yine uyuyamıyorum.

Berkin'den başkasını düşünemiyorum. 

Ne günde doğmuşsun sen de; bunu bir türlü kabul edemiyorum.

Başım dönüyor, ellerim titriyor, hem üşüyor hem yanıyorum. Boğazımda koca bir düğüm, avazım çıktığı kadar bağırmak isterken susuyorum. Ben hala orada ol'amıyorum.

Bir öfke boşalması bu, sendromu ağır.Altlı üstlü bunalımdayım ! aman sen dur şimdi; gelme sakın.

Zamanında kendim dahil herkesi affettim ama bir tek Onları affedemiyorum. 

Buradayım, gitmedim bak ayaktayım demişken şimdi adimlarim geri atıyor. Zamanı bıraktım çabucak aksın..
Bu acı içimi yakıyor. Oturdum kalkamıyorum; Berkin'den başka bir şey düşünemiyorum. 

Bu sefer affedemiyorum..Sadece durabiliyorum.
Acım öyle ki seni bile umursamıyorum.
Bugün ancak burada kalabiliyorum, oraya gelemiyorum.
Ne seni ne o eski günleri.. Nafile ! Ben Berkin'i özlüyorum.







1 Mart 2014 Cumartesi

doyumsuz bir kısırdöngü

Biri gelir, unuttuğun o üç yılı birdenbire anlatır. can'landırır. Sildiklerinin renklenmesi bir yana kızarsın. Uğraşmışsındır, kolay görünse de almıştır senden bir parça seni. Hani yaşamayan bilmez dedikleri, o paha biçilmez deneyiminin boşa gitmesi gibi.

Biri gelir, dokunur birdenbire o unuttuğun yüzüne. Anımsatır sana, o eski seni. Tenini. Hatta belki yeniler nefesini. Uzun sürmez , tutamazsın o nefsi. Biriktiremezsin bir kutuda, yarınlara ve olası unutulmalara.. saklayamazsın anlık heveslerini.

Biri gelir, geldiğini fark etmeden gitmiştir. Anlasan da susarsın. Kabul tek göstergesi olur önemsendiğinin. Uğraşmaz, sinyal yollamazsın. O orada duramayan gidenlerdendir. Bilirsin.

Biri gelir, her şeyini sana verir. Almak istemezsin, istersin de kıyamazsın hani. O gelen küçümsetir sana kendini. Utanırsın. Fazla gelir, kaçamaklara sarılır, boylu boyunca uzanırsın. Görmezden gelmek dualara amin olur.

Biri gelir, coşturur seni, en genç halinle dans ettirir. Duramazsın. Akışlardan bir demet mi bu derken kayıplara karışır, ararsın yine sende o eski seni.

Gelirler, beklersin gitmelerini. Giderler özlersin o gelmeleri.
İnsanın en yalın hali; işte bu Doyumsuz bir kısır döngü.