20 Mayıs 2013 Pazartesi

Bir Aşk Hikayesi - Jazz ve Paris

Yakınen tanıyanlar bilir, bu ara plansız yaşadığımı. Daha yakınen tanıyanlar ise genel tercihimin bu yönde olduğunun farkındalar..

Bu sefer ki hiç hesap kitap yapmadan karşıma çıktı. Hadi dendi; geliyorum dedim, yarım gün hazırlıkla yola çıktım. Şımarıklık had safhada, özür dilerim baştan.

Seviyoruz akışları ya; biraz tuzlu oldu tabii ama hamd olsun !

Paris'te yaşanmış bir kaç hikayemi yine bu blog aracılığı ile anlatmıştım. Bu sefer yaklaşık 20 farklı hikaye çıkarabilecek kıvama erdim, ama romana çevirip kitap mı yazsam diyorum. Moda zaten. Bir benim kitabım yok, neden olmasın?

Hepimiz yazarız, sanatçıyız, ressamız bu memlekette son zamanlarda, "özgürüz" olabildiğince nasılsa yaz çiz fark etmiyor..

Paris ve Jazz büyük aşk yaşarlar. Yıllardır. "Seni Seviyorum"suz olanlardan. Hani hiç söze gerek yoktur, sessizlikle sonsuzlaştırılmış aşklar vardır ya.. O suskun aşklardandır bu ikisi arasındaki. Hep özenmişimdir. Jazz'ı kıskanmışımdır hatta. Neyse Allah sahibine bağışlasın.

Saint Germain Des Pres, Jazz Festival'ine denk gelmişim. Program çok güzel ama saat gün vs uymuyor bir türlü. Herşey de hayır var evladım derken kendime,bir aplikasyon yükledim otelde ayfonuma. Bir de ne gördüm o gece Jon Hendricks var ve sadece 3km ötede.
Paris'te her aktivitenin, müzenin kısaca onun bunun aplikasyonu var. Teknoloji de bir yere kadar canım derken gördüm ki hastası olmuşum bu işin. Ayfon 120 Gb oldu deseler,  hemen gidip 5slx olan o yeni modeli alacağım, o kadar.  Geçmiş olsun bana diyor, Jazz'a dönüyorum.

Jon Hendricks; bakınız 92 yaşında ; meraklısına : http://en.wikipedia.org/wiki/Jon_Hendricks
Alo dedim Duc Des Lombards'a ve acı gerçeği öğrendim ki yer yok ! Paris ve Jazz aşkı işte.. Eh aşk işin içindeyse sonunda vardır bir hayır dedik, yağmura rağmen, kulübün önünde yaklaşık 25 dakika bekleyip, biz ama Türkiye'den geldik, biz ama biz ama diye en muhteşem Fransızcamla anlatıp içeri daldık. Kızcağız bize bir yer ayarladı ki sahnenin dibi. Hatta dibinin de dibi, bateristin yanı. O mu çalıyor ben mi belli değil, o kadar havaya girmişim, düşün.

Ben Jon Hendricks'i görebilir miyim derken, daha önceden dinleyip çok beğendiğim Olivier Temime birden merdivenlerden sahneye iniyor, elinde saksofonu, önümde çalmaya başlıyor, ben de 4,3 deprem etkisi..

Bunu ben nasıl yazacağım diye sordum kendime? Farkındayım şu anlatım ile yaşadığım 10 ise sizin okuduklarınız 3 değerinde maalesef. Elimden gelen bu.

Madem anlatamıyorum, bari Aşk'ımdan bahsedeyim size.
Son zamanlarda "niye" ve "yine" caza aşık olduğumdan: O kadar daraldı ki düşünce alanım, o kadar sığamıyorum ki kabıma, o kadar üzüyor ki memleketten haberler, tutsak kaldık yaşayamamalara.
Caz özgürlüktür.
Caz akandır, susmaz, aksar ve aksadıkça değerlenir
Caz sonsuzluktur, gecedir, mavidir, içinden gelendir.

Aşkın bir hali de cazdır. Paris, Caz'a aşıktır, hep de öyle kalacaktır.








12 Mayıs 2013 Pazar

Var'dim - anneme

Anne olunca Var'dim ki
bir sıfat değil bu
Çelişki Senfonisi
duygu koleksiyonu
Gidememenin
Dantelsiz duvaklarını takıp da
Kanatsız uçmaların
saklayamadığın zamanları yaşamanın yorgunsuz anları

Ağrısız geçen sancıların
Aksak akan soluksuzluğuna daldım ..
Vardım ki oradasın

http://youtu.be/OUCwU7vk5ow