6 Haziran 2016 Pazartesi

Taksilerin havuz alerjisi ...

Yine aynı duraktan binmiştim taksiye. Alışkanlık değil aslında. İşten çıkıp yürüyüş yapayım dediğimde genelde tam orada yoruluyorum. Bazen de pes ediyorum hani.

Telefonun susmadığı akşamlardan biri. İş saatleri yetmiyor ya arzularımızı doyurmaya! 

İlk iki iş içerikli konuşmadan sonra şoför atlıyor bir soruyla beş saniyelik sükunet havuzuma: Meslek turizm galiba? 
Havuzda şöyle bir akşam sefam olsun derken çıkıyorum daldığım derin sudan yüzeye. 

Nezaketen, kısa ve net 'evet' cevabı ile durulanmaya başlıyorum. Isınırsam yine atlarım belki o havuza?!?

Cevabın tok oluşu bir beş saniye daha sükunet yaratıyor. Çaresiz kalınan bu ortamı çok yakın bir akrabamın telefonu kurtarıyor. Her ne sorarsa sorsun uzun uzun cevap veriyorum. Öyle çok konuşuyoruz ki havuz meselesini, evet cevabımı, huzursuzluğumu tamamen unutuyorum. 

Klasikleşen ben de öptüm canım hadi görüşürüz bıdı bıdısından sonra, ah tamam geldik sagda ineceğim diyorum. Parayı uzatırken şoför bana dönüp sanki almayayım dercesine bakıyor. Alıyor almasına neyse ki ama öyle bir değişik bakıyor ki! Hayrola ne oldu beyfendi diyesim geliyor. Neyse o saçma cesareti toplayıp başlıyor konuşmaya: 

Kulak misafiri oldum da, kızınızın alerjisi mi var diye soruyor. 
Yoo hayır alerjisi yok, yanlış duymuşsunuz diyorum kaşlarımı kaldırıp dudaklarımla gülüsemeye çalışıyorum. Ha bir de para üstü bekliyorum. 

Bakın bir ilaç var, pardon ilaç değil bir ürün .... diyerek başlıyor tanıtıma. İçimden aslında pazarlamacı olmalıymış diyorum, o kadar hevesli o kadar inanarak anlatıyor ki! 
Hemen bir kağıt kalem çıkarıyor, başlıyor telefonunu, adını, ürünün markasını yazmaya. Yazarken de anlatıyor! Hiç durmuyor. Ben de hiç bozmuyorum duruşumu! Sessiz donuk bakışlar para üstü bekliyorum. 
Tamam teşekkür ederim diyorum! Şimdi hemen eve gidiyor ve internetten ürüne bakıyorsunuz ve sonra bana dua ediyorsunuz diyor şoför! Şaşırıyorum, yine kaşlar kalkıyor, ağzımdan bir kelime çıkmasına izin vermeden, 'bakmayın öyle ben tanıyorum sizi, inanamayacaksınız bu ürünün sonuçlarına' diyor. 
Hiç merak etmiyorum nereden tanıyor diye dolayısıyla sormuyorum. Elime kağıdı tutuşturuyor, ve hiç vakit kaybetmeden konuşmaya devam ediyor. 
Arabadan ineceğim, hah şimdi indim derken hala anlatıyor! 

Ne havuz kalıyor, ne durgun su, ne yüzme fikri ! 
Herkes birbirini tanıyor ki zaten! Hepimiz alerjiğiz ! 
Kimimiz süte, yumurtaya kimimiz kalabalığa, insana...



16 Nisan 2016 Cumartesi

hiç olmamış bir an gibi olan biteni çöpe atacaktık

Hep mi demiştim yoksa ilk kez mi söylüyorum?
Yok eminim; böyle doğmuşum ben :)

"Başlangıçların kibirinden; sonların ajitasyonundan uzak"

- - - - -

Yolda karşılaştık.
Yine hiç beklemediğim o anda. Onu tanıyıp tanımadığımdan emin olamadı. Ben de emin olamadım. Çekine sıkıla başını öne eğdi 'Merhaba' dercesine. Anladı hatırladığımı demek.
Ben de başımı tam aynı şekilde yaptım "Kabulümdür" anlamında.
Sonra durdum, O zaten duruyordu. Ya sarılacaktık ki bana çok ters; ya da hiç olmamış bir an gibi; aslında olan o anı çöpe atacaktık.
Çöpe atar gibi yaptık; ama ne O unuttu ne de ben.

Karşılaşmamız üzerinden iki hafta geçti ama her gün karşılaşıyorduk sanki. İzi kalmıştı. Gölgesi takip ediyordu ikimizi de.

- - - - -

O gece o iş olacaktı. Ya bunu evde biz bize yapacaktık ya da bir profesyonelden yardım alıp ajitasyondan uzaklaşıp, bir an oluverdi süsü verip, o anı yakacaktık. İkinciyi seçtik.

Daha önce hiç O'nunla karşılaşmamıştık. Bana sordu; ne kadar keselim diye? Kazıyalım dedim çekinmeden. Gerek yok, üç numara yapalım dedi. O güne kadar o numaralardan hiç haberim olmamıştı ki. Tamam dedim. O aralar zaten kurbanlık koyun bendim; kabul en kolay olandı.

Kazımaya başladı ama sanki gözleri kapalıydı. Bir an eli kayar da kafam kanar mı diye korktum, sonra sus ve bakma dedim. Aynaya bakmamaya çalıştım. Etrafımdakiler ne kadar rahat edeceğimi, benim gibi güzel bir surata ne kadar yakışacağını söylüyordu. Bundan sonra bir daha saç uzatmak bile istemeyeceğimi söylediler.
Etrafım östrojen kokan adamlarla doluydu. Beni adamlara emanet ettiler diye seviniyordum, hani Duygu'lardan en uzak olabilenler onlar değil miydi? Tam tersi!

Sustuk; saçları kazıttık.

- - - - -

Duydum ki, beni anlatmışsın. O günden bahsetmişsin. Demişsin ki artık sık sık görüyorum, çok iyi görünüyor. Cevabım var size; adınızı bile bilmediğim halde ;

"Teşekkürler. Ben de sizi iyi gördüm. Kabulümdür!"

Aramızda kalacaktı hani? demek istesem de o an hala aramızda.
Bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim.
Ben bu yazıyla anlatıyor; siz de saç keserken müşterilerinize bahsediyor olsanız da saklıyoruz o anki duygularımızı.
En değerli anlarmışcasına.

Yine de "Sırrım" sizde kalsın... Güçlüyüz hani :)












8 Mart 2016 Salı

Kadın



Kadın terzidir. 
Önce kafasında çizer, sonra ipliklerini seçer, başlar dikişe. 
Renklerde sınır tanımaz. Yok demez, oldurtur! 
Üretir. 
Durmaz. 
Bir mola verdi sanırsın; sarıyı turuncuya çevirir.
Tüm iplikler onundur... Eli hünerli, aklı şaşırtıcıdır. 
Dikiş makinesinin kendidir
Biraz karışık, biraz zor görünse de 
yaratır. 



23 Şubat 2016 Salı

ay lav yu

On dokuz yaşındayken çok aşık olmuştum. Sonra ayrıldık.
Facebook yoktu o zaman.
İğrenç hissediyorum;
Hayat bir yalan;
Bana bunlarla gelme;
Gerçekten sevseydin bla bla bla diyebileceğim bir platform yoktu.

Whatsapp'ta yoktu; acaba çevrim içi midir diye bakamıyordum.

Swarm daha portakal suyu bile değildi.
Nerededir acaba, ne yedi ne içiyor ben bi haber!
Çaresizlik had safhadaymış meğer..

Koltukta uzanıp, kolonların kirişleri kestiği köşeleri izler
duvardaki izlere anlam vermeye çalışırken
mideye giren krampların bir rennie ile geçmesini beklerdim.
Nexium ya da lansor çok uzak o zamanlar ..

Şimdi ise çözüm çok.
Ama hala yorum yok; bu gidiş hat nereye ?

Öğrenemeyecek miyiz en çok kendimizi sevmeleri?
Büyümeyecek miyiz hala?
Her şey hani çok komik gelecekti?
O zamanlar öyle demişti Aylin bana;
ileride bu günü hatırlayıp özleyeceksin bu mide kramplarını diye ..

Yok öyle olmadı, beklenmedik zamanda
artık olmaz ki; nerede o eski aşklar derken birden hatırlattı kendini.

Geçmişle barışık, gelecekten bahsetmeden
An'lara ve anılara duacı
hayrına yoruyoruz vardır bir amacı ..

Her gün yeniden doğuyor, hep aynı şeyler mi oluyor derken
içimdeki yeni beni benle tanıştırıyorum.

I love you
hep daha kolay oldu Türkçe'sinden ,

yavaş yavaş
sakin
mutlu ve huzurlu
seni seviyorum.


5 Şubat 2016 Cuma

etme olma dünyası

Ya her şey yok etmeye yönelikse ?
ve siz bu yok oluş içerisinde
var etmeye çalışıyor ya da çalışmıyor
yok olanlara kahrolup, yok olmalarını izliyorsanız?

Hatta yok olmayı bir var oluş kabul ediyor
yok olundukça yeni var olmalar yaratıyorsanız?

Yok oluşu önemsemeyenler
fark etmeyenler ve hatta yok olduğunu kabul etmeyenler varsa?
Yok edildikçe anlamıyorsak artık?
Umursamıyor hatta hissedemiyorsak?
Yok etmekle çok meşgulken
var oluşumuzu aramayı unuttuysak?

Ya hiç olmadıysak?
Ya uzaylılar yoksa?

Bilmiyorum, ama kabul ediyorum: hem bilmediğimi hem de hala var olup
aradığımı ; bazen neyi aradığımı unuttuysam da aramaya devam ettiğimi

Dur'dukça düş'ünüyor
Ol'dukça bilemiyor

istiyor ki duygu; "yok" dahi et'meden ol'sun
içine uzaylılar dolsun
millet bunu okursa; ne diyor bu derken
duygu aradığını bulsun