28 Şubat 2012 Salı

Interview with the Aston Martin

Here is an interview, with an intelligent , handsome, successful and one of his kind man, in his early 30's. He defines  Love, as simple as it is, he's an Aston Martin looking for his Mrs High Heels  :)

Dear J,  for the moment do you have a girlfriend? Or are you in love ?

J: No girlfriend, aşk yok, a couple of people around but no serious relation

You want to be in a serious relationship ? and what is a serious relationship for you ? how you define it ?

J: it's not an absolute necessity ,I want it but not at all cost
For me a serious relation is a willing to share...not only the physical part but the interest hobbies life in general; One of my friend used to say that the perfect partner is your best friend but you have sex with him (her)

A good definition I'll try to keep in my mind.
So now, you have people around, you hang on but without sharing hobbies etc?

J: some of them we are just having a great physical connection as you might know sexuality is a skin question, some skins are compatibles others not , this is the reason why we can exprience sometimes great sexual relation with a perfect unknown..I'm also hanging around with some of them just to be nice to them, no physical attraction but great personality

Why do you wanna be nice ?

J: If you are in a relation with someone you have to like her.
Are you buying a car only because it's a comfortable one, fuel efficient, great engine ??
No you buy a car first because the esthetic....

Mrs Everything ?

J: Not Mrs everything, I just need a certain amount of qualities, details... high heels, hands wist....I'm usualy straight forward, I like to make dirty jokes or shocking to test the level of tolerance, sense of humor auto derision. I'm trying to be 100% optimistic what ever happens, for me life should be fun, laught

Very nice ..

J: I was saying to one off my best friend a couple of weeks ago that you have 3 types of people:
the ones who see the glass half full
the others half empty
and the one who are always trying to fill it up !! :)

And I guess you are the last one :)
So when was your last Mrs high heels who drove you crazy and couldn't forget her wists ?

J: I had like a mini crush last time that I was in İstanbul, but the situation was complicated.
She was just leaving a couple of days after ( I think that she had a boyfriend ;)
I'm a Cartesien..... Passion doesn't mean passivity, even if you feel the aşk you have to be able to back up to evaluate the situation, to protect your self, then you can be sure that I will hurt... :S

What will happen? If you just fall in love and if she's not there? Sometimes you should fight for your love ?

J: not my business, you cannot fight by-yourself

Fighting for someone, not necessary ? even she's the one with high heels and beautiful skin and with the best sense of humour?She may be waiting for that? Because I have such friends around me, saying he didn't go for me ?

J: Love is as we say in a lawyer term "a synalagmatic contract" wich means commitment of two intended purposes, both terms have to commit, Isaw that she had also a crush but she was leaving ect... the situation was complicated; we just enjoyed ourselves.. that's it !
The 2 times that I had a crush, the same situation happened, they left : one for NY ; the other one for SFrancisco

Because of your proffession I guess you don't have a stable life, but most of the women like stability in a relation ? May be that's why they run..

J: True; but some of them like the fact that I'm in and out, always happy to see me back at home

Are you loyal ?

J:It's just a life style question for the moment as a single I just choosed that contract; 6 on 2 off
but i don't want to have a relation where I can see my wife only 2 weeks every 6 weeks
And; I'm always loyal in my relations; I'm fully commited; hard to believe; but I like aston martins
Why should I drive a nice mercedes If I have an aston martin at home...there is no point :) I believe also in trust; for me being jaleous is a poison for a couple

Now let's say, women are people you guys are cars; which car is exactly you ?

J: An Aston Martin DB9, elegant, comfortable

Perfect design? powerful engine ? a big one and a very expensive one ?

J: with the wing on the hood !!! :) sofisticated but not show off, kıro değil yani

Difficult for the ones who have crush on you, not easily affordable , you are ?

J: not like a ferrari lambo, not easily affordable; you can like me; but to get a ride, it's another story

To get a ride, the lady should take huge risks
Renting or leasing instead of fully owning you, is a better solution ?

J: To be able to win you have to be able to loose...

Believe that after the things you've told me, a lady renting you, may one day own you with your permission , you may say "I'm yours now don't pay any more :)"

J: l'essayer c'est l'adopter as we used to say in french......try it and you will buy it...while you are talking about price, for me a relation should be balanced, we should have the same level of interest (love) for each other, so the final equation will be 0 - zero  

I do admire equations on love issues, and trying to find out the perfect solution which the outcome is 0; but nowadays started to feel like it's never gonna be 0, so in that case, will you accept a result with -5 or 5 ?

J: I'm in an acceptable level of unbalance......

To be continued .................








23 Şubat 2012 Perşembe

posta kutuma cemre ile düşen mektup

Dün akşam; bir arkadaşım tarafından, şöyle sağlam, paşa paşa eleştirildim ki hoşuma da gitti. Der ki kendisi, canım yazıyorsun da,sanki özel bir kişiye ya da kişilere gönderme yapıyormuşsun gibi yazıyorsun; kendine yaz, kendince yaz..

Peki buyurun buradan yakın; işte şimdi de kendime yazıyorum. Hatta mektup olsun; pembe zarfa koyup, iğrenmeden yalayıp kapatıp, postalayacağım. Elime tez ulaşır umarım.

"Sevgili Duygu,

Evde, ofiste seni bekleyen bir dolu işin gücün varken ne diye burada zırvalıyorsun? Ha anladık, bir jet lag durumun var, uçmadan da olsa, geceleri sanki Hawaii'de yaşıyormuşçasına evde askılılarla gezip, vitamin dolu içecekler içip, müzik dinleyip, mum yakıp, dans edip, en fazla plajda yayar gibi uzanıp, uyumamayı tercih ediyorsun.

Uyumayınca başımıza iş açıp bunları yazıyor, kendine de taktığın "duyguru" isminle, hani çok mütevazı bir arslansın ya, ahkam kesiyorsun. Yazılarına bak şöyle bir;

Bebe boy aşk olmazmış mesela; sorarım acaba kaç kadeh rakı içebiliyorsun bir gecede? Yanında diet kola olmadan içemediğin gibi 3. kadehteysen uykun geliyor hatta eve kaçıyorsun. Senin neyine 70'lik?

Hem sonra face moon diye birine takılmış gibi bir halin var ki sen de çok iyi biliyorsun malzeme çıksın diye uyduruyorsun bunları. On dört yıl öncenin hesabı ile uğraşmak nereye sen nereye? Kandırma bizi şekerim.

Melekler şehrine lafım yok, bir nebze teşekkür etmişsin çevrene, peki ya kurtlar vadisi ne öyle? Sen kim kurtlarla dans etmek kim? Kurtlar yaklaşır mı senin gibi tilkinin olduğu yere? Ha bir de kuzuların tarafındaymış gibi yazmışsın ama tilkisin kızım sen, hangi kuzu dinlesin senin vereceğin aklı?

Bali, Maldivler, Paris, Tuna Nehri vs geziyorsun anladık, ama biliyoruz senin işin bu, oradan da hava atmaya kalkma özetle.

Bir de şu bitmek tükenmek bilmeyen gece hayatın, alemlerin, partilerin? Otur oturduğun yerde de, ağlaşma! Aman hangover oldum, başım tuttu, belim kıvrıldı, egzemam arttı, saçım yandı, hem bu ayı ancak çıkarırım eyvah param kalmadı vs vs

Bir şeyler yazmak için çılgınca işlere bulaşıyorsun şekerim, o röportajlar hele ?!? Adamlar güzel söylemiş de sen bön bön dinlemiş, heee demiş durmuşsun ; hani yorum yazacaktın tüm bunlara? Hem bir de mutlu bir ilişkisi olan yok mu canım, onlarla da röportaj yap, iyice depresyona sokma bizi.

Hımm bir de unutmadan, borcun mu var Hayat adlı bankaya? Falcılara gitmeler, aşkı sorgulamalar, geçmişe dönüp dönüp hesaplaşmalar ? Git al bir kredi "Hayaller Bankası'ndan" yan gel yat Osman. Bu kadar kasma canım benim, doğru söylemiş arkadaşın, sen sana yaz en iyisi, yoksa okunası malzemen de kalmayacak yakında.

Şimdilik gözlerinden öpüyor, iyi geceler diliyorum.

P.S. Bizim buralara da cemre düştü, Hawaii kadar sıcak olmasa da bekleriz.

Duyguru"


Okurken dinlemek için :
Tori Amos, PJ Harvey, Björk & Massive Attack Mashup by Wax Audio
http://www.youtube.com/watch?v=IoTGdtH0Mec











18 Şubat 2012 Cumartesi

sinema, aşk ve işte hikaye

Sinemada kızın yanında hiç tanımadığı bir çocuk oturuyordu. O akşam ortak arkadaşları nedeniyle aynı filmdeydiler. Sinemada korku filmi izliyorlardı. Kız o güne kadar nefret ederdi bu tarz filmlerden. Korku ile birleşen heyecanıyla, ateş bastı ve üzerindeki ceketi çıkardı. Kolu yanlışlıkla yanındaki çocuğun koluna değdi ve bir anda içi ürperdi. Anlam yüklemedi, çünkü hiç hoşlanmak isteyebileceği bir'i değildi ki. Soluk, anti-sosyal, sevimsiz , varlığı olmayan ya da saklanan meçhul biriydi.

O gece o an unutuldu. Bu vesileyle tanışmış oldular. Aradan 3 gün geçti, çocuk kızı aradı, arkadaşlarıyla yine sinemaya gidiyorlardı, kız da tamam dedi ve buluştular.

Kız o akşam "o an" fark etti, sadece iki kişi gidiyor olduklarını. İlk başta biraz rahatsız olduysa da kimseyi üzmeyi sevmediğinden sesini çıkarmadı, hem bu film kaçmazdı; ileride bir klasik olacaktı: "Con Air"

Filmden çıkışta, bir kafeye oturdular.Kız çocuğun filmle ilgili yorumlarını çok sevdi. Bu çocuk, 'Adam'dı, 19 yaşında olmasına rağmen, yalnız, gururlu, kayıp ama dopdolu bir adamdı. Saat sabah 02:00 olmuştu eve dönme vakti çoktan gelip geçmişti bile; ama ayrılamadılar ki..

Konuşulacak ne çok şeyleri vardı; yaklaşık 72 saat boyunca yalnızdılar, ayrılmadılar. Ayrılamadılar.

Yaklaşık bir buçuk yıl sonra tartışıyor, birbirlerini çok üzüyor olacaklardı. Bunu bilmeden, tahmin bile edemeden, başbaşa yalnızlıklarına devam ettiler, dvd izleyip, kışın sahil beldelerinde yaşayıp, kimseye haber vermeden yok olup, kaçtılar.

Aşk ancak bu kadar mükemmel yaşanabilirdi..

Issız bir adada, nerede olduğu bilinmeyen , o ve kızdan başka kimse yok. Duyguların yenilere hamile kaldığı, çığlıkların yankı yaptığı, ikisinin bir bedende yok olup, varoluşun ağırlığından sıyrıldıkları, mucizelerin ve hayallerin bahçesinde uykunun derin derin sonsuzlaştığı bir aşkta takılı kaldılar.

Zaman durmuştu, titremeler, sarılmalar, kaçışlar, yok oluşlar ile sürükleniyordu aşk.
Başka kimse yoktu ki. O kadar yalnız bir aşktı ki bu.

Günün birinde kimin aklına gelirdi, adada yakalanacakları ? Hem de bir kişiye de değil, herkese yakalandılar. Çelişkiler, sorgulamalar başladı. Elbette olacaktı ama çok küçüktüler, yaşamaları gereken daha çok şey vardı ve bunları başbaşa yalnızlıkları ile o kimsesiz adada yapamazlardı. Hayat tuttu ikisinin de elinden, sıyırdı aldı tam denizin ortasında yüzerlerken.

Bazı hikayeler vardır, başı ile sonu muhteşem bir uyum  içerisinde olan. Aynen öyle oldu, bir gün bir filme gittiler yine başbaşa, film boyunca sıkıca el ele tutuşup, filmden çıkarken o elleri ayırıp kendileri de ayrıldılar ve bir daha da birbirilerini görmediler.

Her güzelliği tadında bırakıp, tüketmeden ve hazmederek yaşasak keşke; bu kız ve çocuk gibi güzel anılara sahip olsak.. Mesaj değil bu, ben de uygulayamıyorum zaten böylesini hayatıma. İsterdim sonuçta, güzel bir hikaye bu, detayları ile dinledikçe yok olup gidiyorum içinde, sanki onlardan biriymişim gibi..  




13 Şubat 2012 Pazartesi

14 Şubat'sız "Bebe Boy" olmayan Aşklar'dan alıyım lütfen

Eli ayağı çektim ben , bir dur'sam bir sus'sam, biraz ama az biraz dinlen'sem ya..

Düşünememeye başladım, bedenim isyan etti, topla kendini diye.

Önce darmadağın odandan başla, en özelinden, sonra git mutfağa gastoronomini hazırla, banyoya geçip suyu aç , gir altına ve çıkma bir süre kıpırdamadan, arın arın arın.. Salona geçmeye hazır değilsin henüz, yap bunları sonra da al kolunu boynunun altına, uzat ayaklarını, ayarla yastığını, uzan ve bak duvar köşelerine, bağlantılarına, o ince noktalara.

Bu kafa kıvamını çok yakın bir dostum ayar çekti bana cumartesi akşamı. Anında derin bir soluk çektim, hadi bakalım dedim..

Burdan AŞK'a bağlıyorum, merak etmeyin çünkü severiz AŞK'ı çünkü VAR'dır, çünkü adrenalindir, coşturur, çığlık attırır, titretir, sarar, daldırır, kusturur bazen de.  Boşalımdır, yok olup olup var olmaktır, kaybolmaktır, kaçıştır, harekettir, yalnızlıktır, özgürlüktür.

Yaşayınız lütfen, LIVE it ALIVE please.. (Amerika,İngiltere, Almanya, Letonya, Rusya, Çin, Yunanistan vb ülkeler siz de bakmışsınız geçen hafta bloguma hafif enternasyonel olsun istedim)

On dört Şubat'ında içine edin lutfen ya, ne alaka? Ne gürültü patırtı yapılıyor ? 14 Şubat'sız aşklara içelim bir zahmet. Maskesiz, süssüz püssüz, makyajsız doğal aşklar alalım lütfen, bebe boy olmasın, 70'lik getirin.

Hala ısrar eden, kutlayalım diyen bir sevgiliniz varsa, dediğim gibi yapın, oturun karşılıklı, bakın bakın, görün, sarılın sonra da öpüşün vs. 70'likleriniz de eksik olmasın, keyfini çıkarın işte, neyi kutluyorsanız, aşığız ve kutlayalım derdine bir son verip öpüşün ya da sadece. Doğru düzgün olsun ama, kusturtmasın sonradan, öyle bir sarılın ki, boğulsun aşkınız, titresin kollarınız, yansın biraz canınız.

Bilmiyorum ben olsam öyle yapardım ;) 14 Şubat'ı da hedef gösterip vurmaya kalkmayın 12'den. Olmaz o öyle .. Abla tavsiyesi .

Bu da abla'nın aşkı resmettiği saniye :


8 Şubat 2012 Çarşamba

kalp yetmezliğinden anjio gerektiren ilişkiler ama yine de peace :)

Kalbi yetmiyor bazılarının, kalp yetmezliği yaşadıkları ilişkilere dalıyorlar.
Yaşayıp yaşayıp, seni sevecek yürek yok bende arabeskine dalıyorlar.
Kendi depresyonlarını bahane gösterip, olamayacak hayallere dalıyorlar.
Dalıp dalıp giden bu kişilere söylüyorum, "engin bir denize de dalmaya kalksanıza..

Niye cesaret edemiyor, niye kaçıyor, niye saklanıyorsunuz ?
Kim sizi boğabilir sizden başka ?

Yukarıda hem korku var, hem de çarpıtma

Korkma bahanesi, çarpıtma metodu

Yapamayacağım demek de işin yalanı , doğruya gel; söyle : "Olmadı"  "istemedim" "o sen değilsin" "benim gönlüm başkasında"
Tum bu gerçekler yerine; " ben burda yokum" ne demek ? Elbette burdasın, kaçıyorsun çünkü istemiyorsun; ruhun özgür değil senin, kabul et önce kendini..

Dinliyorum herkesi, dertler ortak illişkilerde, ilişkisiz anlık mutluluklar, cesaretsiz kaçamak sevişmeler, geçmiş kötü deneyimlere bağımlı kalan bunalımlı açıklamalar, affedici olamayıp geçmişi bugünle dövüştürenler, ve anı öldürüp koşamayanlar da en acınası.

Beklenti içindekilerle, bitmek tükenmek bilmeyen aç ruhların savaşı.. İkisi de kötü kahraman, bir taraf iyi değil ki mutlu sonlandıralım senaryoyu.

Barış istiyoruz artık!

Ortaklıklar başlasın, paylaşımlar, yarın olmayacak bile olsa o güne saygı ile bağlanmalar, notasız melodilere ayak uydurup çılgınca dans etmeler ve "özgürlük" ile gelecek "sonsuz mutluluk"lar..

Ben çok şey diledim, kabul ederseniz hepimize gelsin ..

PEACE :)

bu yazıya uygun buldugum : http://www.youtube.com/watch?v=Wu4oy1IRTh8 "brothers in arms"


6 Şubat 2012 Pazartesi

Gelecek ne zaman gelecek ?

"Kahinturk'le fallandım sallandım" başlıklı yazımın çok ilgi görmesi nedeniyle, işbu "fal" konusunu araştırmaya karar verdim. Kahinturk'ten sonra iki kere - ya da üç diyelim şuna tam olsun - daha fal baktırdım. Hırs yapıp da değil ama, fırsat ayağıma geldi her seferinde.

"hepsi aynı şeyleri mi söyleyecek ?" merakıyla işte..

Pardon unutmuşum bir an için esas nedenimi: baktırdım tabii, çünkü yeni araştırma konum bu! değil mi ?  

Henüz topu topu 4 falım oldu ve şu ana kadarki deneyimlerim şöyle;

İlk olarak, hepsi bire bir aynı şeyleri söylemiyor ! Ama esas konular aynı, örneğin kalkıp hiçbiri bana paradan bahsetmedi; hep ben sormak zorunda kaldım. Anladılar tabii ne kadar alakasız olduğumu parayla igili. Hatta en sonuncusu "senin gönlün zengin, yetiyor bu da sana; daha ne ?!?" dedi. Odadan çıkarken  iki damla yaş gözlerimde :)

Dördü de yakın geleceği anlattı, maksimum 2 yıla kadar yani (Gerçi Kahintürk biraz açılıp 2016 filan dedi ama o da altını çizdi kader değiştirilebilir diye, tam benlik işte)

Ayrıca beni şaşırtan şu oldu, faldan öte karakter analizi gibi bir şey bu, insan kaynakları departmanlarında da çok yardımcı olabilirler aslında. Bilmiyor muyum aslında biliyorum da "Ah tabii ya" dedirtiyor bir şekilde..

Bu arada bu kişilerin bir ortak özelliği de hepsinin İzmir'li olması, bir tek Kahintürk İstanbul'a taşınmış ama o da kopamıyor İzmir'den; ve bu hafta burada; dolayısıyla SIZLER için, tam gaz araştırmalarım devam ediyor olacak. Bakalım gerçekten Şubat- Mart gibi  o önemli haberi alacak mıyım, ve bakalım hayatımın aşkı ile karşılaşacak mıyım, gerçi tanıyormuşum az biraz ama çıkaramadım ben kendilerini henüz, ben fena gaza geldim sanırım; neredeyse anlatacağım tüm olacak olanları :)

Siz de biraz keyiflenip, eğlenmek hatta bugüne daha sıkı bağlanmak isterseniz, gidin bir falcıya, anlatsın geleceğinizi, nasılsa önemli olan bugün, tam şu an ..

Kim bilir , "gelecek" ne zaman gelecek ?



Aşağıda çok sevdiğim bir fotoğraf var, benim taktığım ismiyle "zaman tüneli"






1 Şubat 2012 Çarşamba

gece BBM'le başlar ROX'la biter

Gecen haftaların birinde, bir cumartesi akşamı, evdeyim, uyku bastırmış, ninniler söylenmiş, okan bayülgen izlenmeye başlanmış hatta hafif uyku kıvamına gelinmişken, "dıdıdıııt" sesi ile uyanılmış .. BBM; yani Blackberry Messenger, "hayat kurtarır". An olur, hiç konuşmak istemezsiniz ya en özet duyguları ifade etmenin yeni yöntemidir işte bu.

Sevgili Alev hadi çıkalım demiş bir kere, ben de yeni yanmış saçlarımı hemen topuz yapıverip indim aşağıya. "Merkez"de oturmanın avantajı arkadaş dayanışması ile birleşince evin önünden taksi ile alınıp dertsiz masa örtüsü misali silkelendik.

1888'i yokladık, kalabalık ve erkek hegomanyası var, Midnight'a geçtik - hemen yanında zaten. Kalabalık tanıdık, garsonlar ve mekan sahibi dost vs derken Dj Orhun'la eglendik, şarkımızı bile çaldırdık, ay ay falloow diye bağırdık hatta..

Bu arada foursquare'i unutmadık toplu check-in'den bonuslarımızı kaptık .. Bir ara bunun ciddi ciddi sohbetini yaptık, 'niye böyle bağımlıyız elimizdeki telefonlara, o oyuncaklarımız olmadan eğlenemiyor muyuz acaba' diye diye elimizdeki i-phone ve blackberry'lere sıkı sıkı sarıldık bir yandan da?
Eh haklıyız biraz da, kim nerede  haberi geliyor anında, millet nasıl eğleniyor fotografları ekranimizda, makyajlı hallerimiz, dağıttığımız hallerimiz, o gece en çok kim içti hallerimiz vb.

Hızımızı alamayıp bir klasik daha yapalım dedik. ROX, rox,ROX.. Mekanın adını çok seviyorum, sahibini ayrı seviyorum, enerji içeceği olarak 28 Black sattıklarından daima 10 puan veriyorum. Rox'a girer girmez, bistromuz hazırlanıyor, çok seviyorum İzmir'i bu açıdan, herkes seni tanıyor, "bir gecelik imaj" stresine girilmiyor.

Alev, Uluğ ben ve sonradan aramıza katılan Gökhan ile Türkçe çalmasının üzerine Dj Kabininin yanına gidiyoruz - müdahaleye - ama giderken de hiç bilmediğimiz o şarkıları ezbere söyleye söyleye ?!?! İzmir'liyiz ya sesimiz çıkacak, itirazımız varsa dile getirilecek. Ha bir de ilginç yanı;  istemem yan cebime koy durumları; eğleniliyor işte daha ne ?

Uluğ, güzel söylüyor, "Türk kızları belli bir içkiden sonra köçek oluveriyor"
Katılıyorum, hem denemesi hem izlemesi gayet keyifli.
Özetle bizim bu güzel şehirde herkes şikayetçi ya, "amaaan nereye gideceğiz bu gece , hep aynı yerler" diye; hiç şikayet edilmesin , seçenek çok, insanlar eğlenceli, mekanlar güzel, kim kimle halleri bile samimi.