25 Aralık 2015 Cuma

Tersine Dunya

Fark ediyorum ki uyanir uyanmaz gece olmus.. Gun geriye sayiyor! 
Dislerimi fircaliyorum
'The good wife' dizisini izliyorum
Dalya ile odev yapiyoruz 
Pop corn yapiyorum ocakta
Anneme gidip Dalya'yi aliyorum
Taksideyim yine 
Ofiste telefonlar sonra bir toplanti
Ogle yemegindeyim
Cok komik oldu
Ama keyifli! 
Ve kahvaltiya kadar emin olamiyorum.. Gun basliyor mu bitiyor mu? 

Belki de hic yasanmiyor ya da Amerikan filmlerindeki gibi uyanacagim ve hepsi bir ruyadan ibaret olacak... 

Seninle de iste aynen boyle ! 

Uyaninca yasandi bitti sandigim sey, bir sure sonra aksam yemeginde bulusturuyor bizi :) 

Tamam simdi bitti dedigim anda toplaniyoruz, telefonlar, mesajlar.. Ok bak doydum derken ogle yemegi geliyor! Aksamdan daha da keyifli.. 

Bir gece giriyorsun hayatima, sabah hic olmayacak saniyorum ve uyandigimda bakiyorum hala gece. Tekrar ediyoruz! 
Arada sabirla bekleyisler oluyor tabii ve ..
"hep gece kalsin" diye umit ederken, yavas yavas oglenleri de sevmeye basliyorum.  

Sabah kahvaltisi hic olmayacakmis gibi geliyor ilk basta. Sonra o ilk sabah kahvaltisinda, bahar gelmis oluyor! Kelebekler her yerde.. Kesin yaza da baglar bu is derken artik zamansizlastigimin farkina variyorum? 

Tesekkur ediyorum , hic sabah olmayacak sandigim anda, gecelerin zamansizligini verdigin icin bana :) 

Mutluyum galiba ;) 






20 Kasım 2015 Cuma

cuma suları

O meşhur taksi şoförünün suratsızlığı ile başladı her şey. 
Ne zaman kendisine denk gelsem, bir mutsuz bir huzursuz.

Vardır nedeni der geçerim genelde. Adamın geneli derdim olmaz elbette. 

Simyacı'yı okuyup zamanında ; bu da bir işaret demek ata sporu oldu bende.
 
Parasetamol ile başladı gece. Biraz karbonhidrat sonrası gelen terleme, 
boğazdaki koca gıcığı biraz gidermişse de, içime doldu bir sıkıntı yine. 

Biraz dürüstlük iyidir bak derken; en Fransız'ından bir film denk geldi işte. 

Cuma için planlanan bu değilken; kabul edişe çekilinmeli mi yoksa
bunun altında bir bit yeniği aranmalı mı ? 
Böyle zamanlarda ; işaretlerin birer bit yeniği olmasının kabulüne ve  
dürüstlüğüne varıyorum, kesinlikle. 

Aynen filmden bir sahne:
Adamın kadına; onu terk ederken kurduğu cümle: 
"Aramızdaki bu şehvet bir gün bitecek,kocanı terk edeceksin, çocukların bize kalacak ve bir süre sonra senden ve onlardan sıkılacağım, seni aldatacağım, ve en kötüsü bunlar en çok seni üzecek" diyerek baştan lades dürüstlüğünde ..

Evet, kişi kendinden bilir işi; hatta kendini bilmeli kişi. 
İlaveten ve rica minnet, karşısındakini de bilebilmeli. 
Bildiği kendinin,, karşındakinin kendine nelere sebep olacağını anlayabilmeli.
 
Kimisi dürüst olsa da, kendini bilemediğinden ya da karşındakini anlayamadığından atılır ya her işe. 
Cahil cesareti işte. 

Malzeme lazım ya bana bu gece; hazır paket geldi elime.. 

Bu ne işareti derken; fark ediyorum da boşuna şişmedi o boğaz bende. 

Pek suskun kaldım bu ara ; yazılarım da dahil buna.
Boşuna değil hayal ettiğim cuma'nın olamayışı. 
Bir dur denmesi bu bana; 
zamanında daha sert uyarılar da almış biri olarak; 
otur, ye, iç, sev sonra yine otur, biraz düşün, bir daha düşün, 
hatta düşüncesiz kalana kadar yap bunu demek bir yandan da. 

Gel bana "gece", dur bende, kal biraz konuşalım : 
Unutturma bu cumayı , anı yakalamışken, yarına hazırla, 
dünden çek kopar ki yüzmeyelim aynı sularda!






27 Ekim 2015 Salı

Etna

Not defterim bitti. Yenisini aramaya basladim. Mutlaka bir yerlere zulalamisimdir. Uzerindeki bir resme, cildine, sayfasinin dokusuna vurulup, zamaninda alip sakladiklarimdan biri iste. Oralarda bir yerde olacakti ama.. 

Bir aydır ekranı kırık gezdiğim ayfonumu tamire götürmeyi, 29 Ekim'de çalışmayacağımı, kayıt yaptırmam gereken o meşhur kursun tarihlerini,
ve daha bir dolu dağınıklığımı nerede saklayacaktım şimdi? 
Acilinden not defteri araniyor, hadi oradasin biliyorum, derken: 
Cekmeceden ufak ama sevimli bir tanesi çıkıverdi karşıma. Tertemizdir umarım dedim. Ama malum; karalamışım ilk on sayfayı..
Acaba not edip de neleri yapmayı unutmuştum kim bilir.
Hatıralar ziyarete geldi o anda: 
Sicilya seyahati öncesi almıştım, kendisini.
İlk sayfaya sağlam bir açılış yapmışım.

"Aynı dille konuşuyoruz ama aynı dili konuşmuyoruz"
Ya da 
"Aynı dille konuşmuyoruz ama aynı Dil'i konuşuyoruz" 

Dil mil nafile.. 
Hemen çıkmışım o derin hallerden; kıyafet listesi yapmışım ikinci sayfaya.
Beş bikini, iki kot,bol elbise vs vs
Listeyi bir gözden geçirdim, pek değişmemişim hani, yine olsa aynı valizi yaparım.
Iyi geldi, iyi ki not almışım bu seyahati, bir çok yeri sonradan hatırladım. Son sayfaya gelene kadar da epey eğlendim okurken.

Son sayfa Etna'ya aitti. 
Bir yanardağ ve son sayfa. 
Bitişin başlangıcı hani. 

Neydi o Etna.. Zaten şöyle yazmışım: 
'Seni senle bırakıyorum Etna, yalnızlığınla, sakin beni takip etme, sakin bana patlama!'

Uyarmışım hem de zamanında. Neyse kızgınlığım geçti artık Etna'ya. Derken fırındaki keki yaktım şu anda! Halbuki Etna gibi kabarıyordu, mis kokular yaya yaya. O son iki cümle alakoydu aklımı, ballı kek denemesi faciayla sonuçlandı. 
Ah Etna ah, patlamasan da artık parlamaların bitemedi galiba. Uğruyorlar bana, hem de ara ara! 


14 Ekim 2015 Çarşamba

Günaydın

Bazen günaydın mesajı gece ikide gelsin istersin ..
Kahvaltıyı atlayıp öğlene rakıyla başlamak mesela? 
Kahkahalar atacağın bir anda ağlama nöbetine takılmak nasıl rahatlatırsa seni öylesinden; 
Hoş, tam şu yazıyı yazarken en sevdiklerimden mesaj gelmesi gibi!

'Yahu durun iki dakika yoğunlaştım, duygusallaştım' diyecekken hem de!?!

Şaşırtan bir şey olsun istersin .. 
Böyle zamanlarımda yine şımardım derim kendi kendime? 
...değil aslında, farkındalık fazlası.

Bir insan çok acı çekeceğini anladığında beden kendini korumaya alır ve bayılırmış.

Bu da öyle bir kaçış işte,
Şaşırma ihtiyacı da kaçışın bahanesi.

Bayılmadan hemen önce hissiyatında; iki arada bir derede kalmış bedenin kararsızlığı ! 

Yanlış şeylerden kaçmayız dilerim. Deneyimim bu yönde keza! 
Güzel bir seyahatten, iki kelam aşk cümlesinden, 'yahu gelsene şöyle' diyememelerden, gibi gibi 

Bu seferki pek farklı 
Pek fena 
Bir bomba tamam da 
Kaçışında durakaldığın bir nokta
Ne şımarmaya varsın ne de şaşırmaya
Bir tek dursak dedirten cinsten.
Ne gelişim ne geri dönüşüm 
İleriyi göremediğinden önüne bakmak sadece;
Yakını görebildiğine şükretme hali bu!
Gece günaydını gibi 
Fena 


20 Eylül 2015 Pazar

en salak soruların en doğru cevapları

Salağın biri (her an ağzıma acı biber sürülebilir korkusuyla yazıyorum) bir film yapmış.
O kadar salak ki: Off yine o aynı senaryo dedirtti.

Sonra salakça bir fikir geldi aklıma ve pizza söylemek yerine içli köfte ısıtıp yoğurtla yedim.

Vakti gelince, salakça film bitti.

Koltukta uzanırken garip ve tabii ki "salak" bir şey fark ettim: sehpa ve kitaplık yere paralel değildi.
Doğruldum, ışığı açtım.
Sonra salakça gülmeye başladım. 
Her şey yine her zaman olduğu gibi dünyaya paraleldi.

Filmin adı da Salak olmalıydı, pek sevdim çünkü:

Hayatımızın her ufak salak gününde 
en salak şeyleri yaparak
salak zamanlara seyahat etmeli insan.

Ve en salak sorulara en doğru cevapları bulmalı; şarkının da dediği gibi:


How long will I love you?
As long as stars are above you
And longer, if I can.

How long will I need you?
As long as the seasons need to
Follow their plan.

How long will I be with you?
As long as the sea is bound to
Wash upon the sand.

How long will I want you?
As long as you want me to
And longer by far.

How long will I hold you?
As long as your father told you,
As long as you can.

How long will I give to you?
As long as I live through you
However long you say.

How long will I love you?
As long as stars are above you
And longer, if I may. 

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Aramızda

Neden yazmıyorsun artık? Sormuyorlar mı sana? 

-sen neden yazdırtmıyorsun acaba ;) 

Bana mutluyken de lazımsın galiba..

- Mutsuzken malzeme çok ama :)

Evet, ve seni üzmeye kıyamıyorum bu ara
..
- Bana sensizlik iyi geliyor oysa

Haklısın da bırakamam seni O'nla O'rada
- bıraktın sanmıştım aslında 

O sanmalar arada sarsar ama

- aman hatırlatma ,,,

Hatırlasana !!! Belki yazarsın bir ara?

- sen 'ben'de oldukça, yazmalar tükenir mi? Asla! 

Farkındayım ama unutuldum pek'ala'

- ben senden kaçtıkça unutulman zor, artık anla!

Sen bir'az benli biraz sen'li karıştın galiba 

- öyle böyle ama yazdım şu an, baksana.

Ne ben ne de sen sebebiz bu yazamamalarına?

- biliyorum ve duruyorum. bozma istiyorum O'nla olanı şu anda!

Sen susunca ben yok olmuyorum ama 

-yine de dokunma O'na!  
....
Çok dalma oralara 

- anladım ama dinleyemeyeceğim seni galiba.

O'nda beni ara! Göreceksin bir son olmayacak aslı'nda 





22 Temmuz 2015 Çarşamba

Taksi Serisi- panik atak #3694

Bugün yine taksiye binmiştim.. Hissedilen sıcaklık elliydi ve gıkım cıkmadan klimayı açmıştı, genç şoför. 
İstikameti verdikten hemen sonra telefonum çaldı ve güzel haberi aldım, siparişim gelmişti. Dolayısıyla istikamet değişti, hatta uzadı diye sevindi şoför. O kadar belli etti ki; vitesi dörtten üçe alıp gazı öyle bir kökledi ki : havalar bin beş yüz (Dalya'dan alıntı) vee ... 
'Ay dikkat hey' diyen ben, çaresiz dört göz açılmış, panik atak seviyesi yüzyetmişbinyediyüzkırksekiz!!!!
Öndeki arabaya çarpmamıza on iki santim kala sıyırdık, solladık ama fenalıklar bastı mı bir kere !?!?!? 
'Çok tepki verdiniz alışığız biz böyle ani frencilere' dedi genç osman !.. Kaşlarım kalktı bir buçuk santim havaya, sessizliğim yedibinbeşyüz!
'Bak hele bir de kadın işte'dedi eh ben de susmayıp iki kelam laf ettim:
Beyfendi kusura bakmayın ama o sırada camdan dışarı bakıyordunuz, insanlık hali tabii olur böyle şeyler derken, susamadım bir türlü .. Ben iki ciddi kaza yapmış biri olarak biraz panikliyor olabilirim ama tepkisiz kalsaydım da çarpardınız dedim ve üç saniyelik bir sessizlik beklentisine girdim. Genç osman müşteri odaklı çıktı ve başını havalı havalı sağa sola çevirip, sessizliğini epey sürdürdü.
Bu arada bir baş dönmesi, sallanmalar derken hafif bulantılı sisteme geçiş yaptım. Hayır, adam da konuşmuyor iyice sarpa sardım.
Baktım ki gelmişiz, nasıl inicem şimdi diye düşünürken genç osman bana ödeme istemiyorum dedi. Bir tepem attı, ne bulantı kaldı ne sallanma 'aaaa ama siz de hiç eleştiri kaldıramıyorsunuz canım, ne olacak yani insanlık hali, herkes hata yapar, belki ben de hata ettim uyardım sizi, çarpsaydık belki de, ya da yanlış gördüm canım neyse ne ama bu şekilde cezalandırır gibi insanı... diye dır dır ederken Genç Osman susturdu beni, yok hanfendi sizi ben üçüncü kez alıyorum aynı duraktan ondan ikramım olsun dedim yani, dedi. Olmasın lütfen! ikram olursa bir daha binmem dedim ve ödedim. Yaklaşık yirmi dakikalık yol bir asır gibi geldi, paniğim son buldu, osmanla da barıştık bir şekil işte.. Olur böyle şeyler ..

14 Haziran 2015 Pazar

Oradaymış

Eliyle yazmış 
Hem de en ufak 
Eski bir kağıt parçasına 

'Durduramadığım anlardasın
Uykusuz zamanlarda
Yalnızlığıma armağan
Gönlümden bir parçasın
Uyu hep baş ucumda ' diye..

Ben anlayana kadar akrostişi
Uykular kaçmış
Yalnızlığı çoğalmış
Gönlü bulanmış 

Midesindeyken ta o zaman 
Kusmuş !
beni çoğaltmış (,)

6 Mart 2015 Cuma

Mart

Mart olmuş yine
12si miydi 21 miydi acaba
her yıl düşünürüm
sonra bilen birine sorar;
hatırlarım balık burcu olduğunu

Her Mart;
off!! yılı yarılamışız derim
yolun yarısısın
her şeyi yaşadığımızı sandığım ilk kısım

Mart rüyada
çıkılan uzun yürüyüşler ile başlar
Sessizliği aratan kalabalığınla
dengeler ve huzur bulur

bahar sandığım soğukluğun
çiğ gibi yağar .. durur.

Mart yine de uçurur
Yokluğunun hafifliği ile ..

hatırlatır ne kadar özgür olduğumuzu
hem olup olmayışlarında
hem de yok olup varlığınla baş ucumda







8 Ocak 2015 Perşembe

amie, gel otur bi duvarıma

Amie, gel otur bir duvarıma !

Biraz büyüyoruz o kadar diye düşünürken,
aslında her şeyin bir olasılığı olduğunu fark etmiyor muyuz ?
Gördüklerimiz ve yaşadıklarımız iyisiyle kötüsüyle 'bir şekilde' oluyor.

nedenleriyle uğraşırken ya da sonuçlarını hesaplarken
o olduğu anları kaçırıyor olmamızdan
hakkını veremiyoruz yasların, kutlamaların ya da anmaların

iki yazıyor, bir çiziyoruz hatta ağzımız torba değil büzemiyor
bol keseden atıyor, dinlerken anlayamadan emme basma tulumba gibi
sallanıyoruz

hep bir savaş halinde, benim doğrum ile uğraşırken
unutuyoruz koca bir evrenin içinde ufacık bir atom parçası olan varlığımızı
ben'liğimizin bir hiç olduğunu
ufak bir oyuncak hatta sadece bir
emanet olduğumuzu

savaşımızın nedeni neydi derken aslında var olmayan varlığımızın
farkındasızlığı ile
sallıyoruz kılıcımızı

en ucuz laftan en pahalı silaha kadar
sonuna dek savaşıyoruz

emanete hıyanet ederek
yok edecek olanın biz olduğunu sanarak
bilmiyoruz ki aslında hiç bir şeyin ol'madığını

Var sandığımız bir ilüzyonu oyuncak edip kendimize
salak benliklerimize on puan daha katmak adına
katlediyoruz An'ları, İnsan'ları, hayatı ve anlamları ..

O yüzden bu şarkıyı dinlerken evet Amie, gel bir otur duvarıma ve oku :

Nothing unusual, nothing's changed
Just a little older that's all
You know when you've found it,
There's something I've learned
'Cause you feel it when they take it away