23 Ocak 2014 Perşembe

taksili bir kapı önü sohbeti

Öyle sıradan bir akşam, hava erken kararmış..Malum kış ama içim yaz!

Saçlarımın yeni modeli nedeniyle elim sürekli kafamda.

Saçma sapan ayrıntılar yerine elim kolum dolansın kafama diyor karanlığı ağarta ağarta yürüyorum.

Yol uzun, yürüdükçe bir gürültü basıyor. Bir taşıt bulmalı ve zamanı devirmeli derken
geçen ilk taksiye el ediyorum
..
Öndeki aracı takip edelim demek istiyor ,aklımı başıma alıp, susuyorum!
Adresi veriyorum..
Birkaç saniye sonra buradan U dönelim diyor aklım, ama sadece gülümsüyorum.
İşte burası, geldik derken, "cüzdanım yok eyvah!! diyesim geliyor, daha çok gülüyor ve neyse ödüyorum.

Hep bir şeyler diyorum, susmanın böyle ahlaklısı görülmedi !.)

Apartmana doğru ilerledikçe kafamdaki uğultu artsa da ; asansöre varıyorum.
..
Hala dönme şansım var. Asansör korkum olmasa da ya panik olursam ? Stop'a bassam ya da alarma? Ne olur ki?
Derken gelmişiz.

Kapının önünde öylesine duruyorum.

İlk kez susuyorum, kafam çalışmıyor ve sessizlik hakim oluyor boşluğa.

Telefonda konuşuyor gibi yapıp kapıyı çalmasam da o sesimi duysa ve açsa? ya da
zili çalıp sonrasında "Çok acil bir şey çıktı özür dilerim gitmeliyim" mi desem.

Buldum!
En iyisi sadece bekliyim. O hissederse açar kapıyı?

Kapı açılırsa girerim ; açılmazsa o kapı zaten hiç olmamış demektir..

Mi?

Kapılardan hep tırsmışımdır bir o kadar sevmeme rağmen. Baba gibi işte. 
Kapı gibi adam deriz ya; oradan geliyor olsa gerek.

Bu iç seslerinin üzerine, bir şekilde an'a katılıyorum ve aslında hiç oraya gelmemişim
rahatlığında merdivenlerden sessizce iniyorum.

Yabancı bir zaman ama tanıdık sohbetler!
Sanki içeri girmişim gibi hissedip, beş kat aşağı inerken aslen yaşanmamış geceyi
hediye ediyorum zamana.

Eh o eller çok gezdi kafada..
Bu kurcuklanmalar olası !
Sıradan bir kapı önü sohbeti, Normal.







10 Ocak 2014 Cuma

surrender

We were going through the door, where the house was all blind.

Got scared for a moment without knowing how.

I was to enlighten a year later :
that it was the place and it was the moment 
where I was to loose my mind 

Getting stuck was a feeling I've never rated. The house was dusty and damp.
My lungs were taking his soul as the breathe
Exhaling, was such a pain to be bound.
....

"Say heart to me" he said. 
'Why! Nonsense?' I spelled.
"You all say Hard instead of Heart" -was fooling the pronounciation of most Turkish English Speakers
'Is that why you're so hard?'
..
"Come with me, down here I've something to show"

The stairs.. Like never ending, like I was to collapse.
Then he started laughing.
"Feeling weird?
'No! But dizzy. The dampness, the smoke, the smell.. Fine I am.'
"Ok here we go !" 

A room full of movies
A room full of fun and sun
where there was no door or a window
But all curtains from top to the floor

"ok now Sing !"
'Hell No ? :) and Why now?'
"'Cause you are so shy"
..
"No one can hear or see you..?"
'You?'
"I am the No One !"
'Be smarter..'
"No claims!"
'May I scream?'
"Yes still No One's here :)"

Hell yeah! here in a liar eden
There was no door to shut
or
No window to cut

It was the moment of looseness
Slowness
Welcomes the Silence!

No start ups
No 'the ends'
no means, no pills, no no nothing !

But !
Was just a Feather on the rug
Where he couldn't stop to hug
"No one" became the mud on my silly heart.










3 Ocak 2014 Cuma

Yine Aynı Taxi ? (III)

Açıklama : T. --> Taksi Soforu ; D. --> Ben


T. Aaaa Güzelyalı'ya değil mi ?
D. Evet, lütfee.. (derken)
T. Geçen gün de bindiniz; o tüm yol boyunca İngilizce konuşan bayansınız siz. (Bayan degil ama BAAyan)
D. Baymışım sanırım
T. (Güler) Ahahah yok ama sizden sonra CNN'i aradım anlattım hepsini.
D. Olsun varsın, duysun herkes (gülerek)
T. İngilizce biliyorum ben deeermişim ahahaha (kahkahalısından)
D. E deyin o zaman
T. Yok abicim pek güzel konuştun akıcı akıcı öyle (Bu sefer sofor benden yasça büyük ve bunun farkında)
D. Anladım, kafanız şiştiyse affola ne diyim?
T. Yok ama merak ettim çok; ne anlattınız adama o kadar diye .. hiç durmadan maşallah
D. Bir kadınla konuşuyordum
T. Ahahahaha(yine kahkhalı) neden ingilizce o zaman?
D. Nasıl Yani?
T... arada bir Türkçe "Yani Yani " deyip durdunuz ya oradan çaktım ben aslında karşıdakinin Türk olduğunu
D. Ahahaha size yalan borcum yok ya (gülerek, ve kibarca)
T. Yok yani..
D.Türk değildi, sadece "Yani" ne demek biliyor sayemde.
T. Abicim çok iyiydin, hiç durmadan şakır şakır maşallah. Olsun arada bir Yani dedin ama zaten ne demek ki yani; o kadar oluuur..
D. Eyvallah; sağol! bu kadar hoşunuza gittiyse arıyım yine (gülerek)
T. Ahahaha çok alemsiniz maşallah, zaten belli o saçlardan..
D. Anlamadım !
T. Yani herkesin harcı değil böyle bir model demek is..
D. Bonus kafa?
T. Ya öyle degil abicim, yakışmış tabii. Demek istiyom ki değişik bir insansınız
D. Kırık hani ? (Tam günümdeyim, madem takılmış ben daha çok takılayım dedim, sohbete ekstra tarife yok hani)
T. Estagfurullah diycem sen de bilmiş bilmiş ama o "aynen öyle" demek diycen bana diye demiyom bak
D. Estagfurullah! diyin istediğinizi
T. Meslek ne sizin, aa dur söyleme
D. Söylemeye niyetim yok bence siz bulursunuz
T. Bankacı ?
D. Hayır, ama alıştım bu yanıta
T. E öyle tarzınız var böyle görmüş geçirmiş akıllı
D. Çok mersi
T. Dur bak bildim, İyi İngilizce bilen Fransızca öğretmeni
D. Tevfik Fikret'ten mi esinlendiniz ? (Tevfik Fikret Lisesi, taksi durağına en yakın hatta max 50mt uzaklıktaki Fransızca eğitim veren okul)
T. Yok okumadım o adamı hiç; pek sevmem öyle eski yazarları ben..
D. Yok tamam, yani o duraktan biniyorum genelde diye; neyse..
T. Çok kitap okurum aslında ben
D. Ne güzel, özendim size!
T. Ya bakma ben üniversite bitirdim, hanım pek beğenmese de, okurum ben çok ...
D. Biz hanımlar hep beğenmiyor gibi yaparız zaten; o beğenmediğimizden değildir..
T. Bak ben dedim sana, sende var bir farklılık diye
D. Haa evet saçlardan
T. Yok cidden yakışmış evladım.
..
T. Meslek ne abicim cidden ?

...Düşünüyorum; düşünüyorum; hatta duymamış gibi yapıyorum ama sessizliğin bozulası yok :

D. Makyözüm
T. Otellerde mi?
D. Masöz değil makyöz
T. Ha anladım da; bilemedim yani..Zor kızım işin ya Allah kolaylık versin. Sanata değer yok bizim ülkemizde
D. Öyle (diyorum suçlu suçlu - ne gerek vardı ki söyle işte: turizmciyim de;oyunların hiç sırası değil Duygu!!!)
T. Bizim hanıma da yıllardır söylüyorum bul bir iş diye, o da çok iyi aslında özellikle ..............

...Dinleyemiyorum artık, hem yalancıyım, hem de telefonuma mesaj geliyor ve An'a dahil olamadım aklım fikrim kaçırdıklarımda -

T. Nerede yapıyorsun bu mesleği?
D. Burada ders veriyorum, pratikte yapmıyorum artık
T. Hanımın yeğenin düğünü var..
D. Düğün makyajı yapmıyorum ben, (Devam yalana, her zaman öyle değil midir? Bir başladın mı gerisi gelir..Kabullenmişsen yalanını, artık sen o'sundur) denedim olmadı, beğenmediler. İnsanlar kendi olmaktan kaçıyor.
T. Ne güzel söyledin kızım,kuklaya benziyor kadınlar, adam ilk gece daha soğumaya başlıy..
D. Ahahaha ya yapmayın o kadar da değil. Nereden nereye bi saniye (diyorum biri aramış gibi yapıyorum) Aa tamam geliyorum, az kaldı bi tanem, tabii ; olur; ... (gibi saçmalıyorum; yeter ki Onur'suz olmasın devamı)
T. Soldan devam ediyorum değil mi?
D. Evet çok mersi.. (Samimiyetten eser kalmıyor ki; sohbetin devamı gelsin ..)