22 Haziran 2012 Cuma

es'lere

Güzel bir müzik dinlerken, tahmininden uzun süren bir es'le karşılaşırsın ya bazen.
Sonrasında gelecek notalar vardır, şaşırtır. Kimi ilham verir, kimi alır götürür, kimi saklar saklanır.
O es sırasında hep meraktasındır, kutumdan ne çıkacak diye.
Es'leri ayrı bir severim dolayısıyla..

Bir süre ara verdiğimiz alışkanlıklarımız, yaşamayı unuttuğumuz duygular gibi ..

Geçenlerde fark ettim, büyük bir es vermişim yemek yapmaya. Eski heyecanı yok da ondan diye düşünürken, uzaklaşmışım bıçaklardan, kepçelerden ve ölçüsüz tariflerimden.

Uzun bir es'ten sonra ele alınan ilk bıçak o kadar keskindi ki, korkutucu olma boyutuna yaklaşırken, robot mu kullansam acaba derken, titrek titrek başladım bir yerden, bir şekilde. Bisiklete binmek gibidir diye düşünürdüm hep yemek yapmayı da. Öyle değilmiş.

Bıçaklara hemen hakim olsan da, elinin ayarını hemen bulsan da bir malzeme var ki o olmadan adam olmaz o yemek. Tadı, tuzu, rengi, adı olmaz o işin. Bir ruh hali malzemesi vardır, onu eklersin. Kimi buna sevgi ekledim der. Bende eklenen işbu malzeme de ölçüsüz, belirsiz, değişken. Ama eklemeden de olmayan cinsinden.

Geçenlerde elimi attığım o ilk yemeğime, heyecanı ekledim mesela. O heyecanla, tarif bir ordan bir burdan derken, planlanan menüden şaştım ama daha güzeli ile karşılaştım. Afiyetle de yedik.

Şeytanın bacağını kırdım sonunda. Şimdi bekleyen yeni es'ler var ..

Yavaş yavaş da olsa, el atmak lazım: uzun yürüyüşlere, iki seans üstüste gidilen filmlere, kara kalem çalışmalarına, tiyatroya, Fransızca kurslarına, yan gel yat osman hallerine, hadi atla gidelimlere, yoga'ya, okul arkadaşlarıyla toplanmalara, benzin istasyonlarındaki sohbetlere, deniz kenarı biralarına, ev shot'larına, duvar boyamalara, özetle yenilenmelere, tazelenmelere..

Şimdi bu yazıyı okuyan en yakın arkadaşlarım sanıyor ki, gidip ilk kuaföre saçımı değiştireceğim; ama hayır. Kurcalaya kurcalaya, herşeyi deneye deneye, saçlarım küstü bana. Saçsız başsız yine yeniden tertemiz ama eski, deneyimli sayfalara "merhaba"!





12 Haziran 2012 Salı

anlaşılmanın hazzı


"Bana, 'dolabı aç gördüğün ilk kaşarı iki dilim arasına sar sana afiyet olsun' şeklinde bas git kardeşim dese de 
Gördündüğü üzere ben onunla konuşmayı seviyorum, onun dünyaya bakışı beni açıyor 
bazen içimde kalanları açığa vurmama sebep oluyor, 
ondan ara ara yazıp görüşelim diyorum ya, 
azdır ona anlattıkça anlaşılmanın hazzını yaşatacak canlılar.. 
Yazmak güzel olabilir ama ben okumayı ve konuşmayı seviyorum, belki bi ileride.. 
Hep söylerim iletişimi beceremeyen toplumuz, okumadığımız gibi konuşmuyoruz bile.."

Bunun yazarı ben değilim,bir yazı da değil bu aslında, 
düşünülmüş ince incesine, acıtmadan dokunulmuş
yaşanmış ve sonrasında evrenselleştirilmiş
"Beni aldı götürdü" düşüncesiyle paylaşmak istedim.

Aklına ve ruhuna sağlık arkadaşım ..