30 Ocak 2012 Pazartesi

Ne "Kule"ymiş ama Galata ..

O kadar koşmuşum ki, yavaş yavaş fark ediyorum nefesim tükenmek üzere..

"İçim"den çıkamadığım anları yok etmek adına dağıtılmış olan iyi haller, haddini aşmış.
Hesap soruluyor; raporların verileri apaçık önümde ama toparlanamıyor.

Omzumdakilerden - hala oradalarsa - Bir Melek diyor ki herseyi bırak kendi haline; diğer Melek ise bağırıyor gel artık buraya, otur ! toparla ! sonra çık yeni yoluna ..

Ben de unutuyorum tüm bu sesleri, bir kulağımdan giriyor, diğerinden çıkmasına izin vermeden, kaydediyorum. Ileride tekrar dinleyebilmek adına.

Galata Kulesinin altındayım, "içim" yine kaynamış bir kazan, bekliyorum, seslerin dinmesini, "yola devam" diyebilmek adına ..

Gerçek olan geliyor, bir şeyler yemek üzereyiz ama ben o kadar tokum ki.
Yola çıkıyoruz, ama bu o yol değil, ben de farkındayım : "kaybolmasak da uzata uzata ilerliyoruz sadece"

Uyku girmiyor gözüme, hesaplar tutmuyor çünkü birbirini. İşin matematiği vardır elbet diyorum ama: 'denklem' var sadece, çözümü yok. Sanki ..

Neyse hikaye burada bu gece biter diye düşünüp, sizleri buna inandırmaya çalışacak olsam da ben de inanamıyorum.

Bitsin diye beklemeye devam ediyor, yeni yolun, yeni kapının, yeni işaretlerin izlerini sürüyorum.

Ne "Kule"ymiş ama Galata ..

Ben yolladım evrene buradan olması gerektiği kadarını, evren kabul ederse ne mutlu bana..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder