9 Mart 2012 Cuma

Çukura düşmek ya da düşmemek, işte bütün mesele bu


Geçenlerde yolda yürüyorum, dı dııt, dı dı ddııt, dırın dırın vb şekillerde telefonlarım susmadı. İki telefonum var tabii, özel hayatım için eğlencemin ana cihazı i-phone ve iş hayatımın özel hayatıma rahatça müdahale edebilmesi ve heeey iş burada hep yanında dedirten Blackberry’im. 

Önüme bir çukur denk gelse kesin içindeydim. Sağlam bir çığlıkla “ayyyy…” diyerekten cumburlop.

Kızım bakma iki saniye yürü paşa paşa evine değil mi ? Yok işte öyle olmuyor !

Ya o sırada sabahtan beri beklediğim o uzaklardaki kişiden bir adet gülen yüz “:)” geldiyse ve bu beni yolda yürüken kendine has deliler gibi güldürecekse, o anı mı kaçırayım?

Ya instagram’a eklemiş olduğum öğle yağmurunun mosmorlaştırılmış hali, beğenilmişse – like edilmesi diye de bilinir- yorumlar almışsa ve ben zamanında hayranlarıma teşekkür edemezsem ?

Ya bir banka en son almış olduğum 1 şişe şarabı 7’ye bölüyorsa ve ben bu fırsatı kaçırırsam ?

Ya twitter’da bana bir “mention” geldiyse ve o sırada onlara cevap veremezsem ve takipçilerim - “follower" diye de bilinir – beni terk ederse ? (twitter:duygu_dahlia) :) 

Ya facebook’ta bir happy hour duyurusu düştüyse telefonuma ve ben o aktiviteyi görmeyip eve gidersem erkenden ?

Sosyal medya, bizim yeni ego’muz. Orada bir “Duygu” var, başka bir duygu bu. Yolda yürürken bile peşini bırakmayan, gölgen o. Yüksek sesle söylemediklerini yazabildiğin, rahatça küfredebildiğin, aslından daha güzel,daha eğlenceli, daha mutlu olduğun yeni yuvan orası. Dolayısıyla da sahip çıkman lazım.

Uğruna; çukura düşersin, iki üç kişi güler, hastanelik olursun en fazla , eh bu da işine gelir, sana duyurulası yeni malzemeler çıkar işte.
 
Seni bir haftada cepten arayan 3 kişi varsa o hafta 100 tane mesaj alırsın facebook’tan, 15 tane mention'ın olur  twitter’da, yaralı bacağının fotoğrafı da 77 kere “like” edilmiş olur instagram’da. Bak ne kadar çok seviliyorsun, ne kadar popülersin, ne kadar “Özel”sin.

Tüm bunlar özeleştiri aslen; bazen hissediyorum da o çukura yaklaştığımı, gülüyorum yine de  ve diyorum ki “orada bir “duygu” var sosyal medyada, o “duygu” benim duygucuğumdur, “like” almasa da, “poke”lanmasa da o “duygu” bizim duygumuzdur”

Yazıyı okurken kim bilir kaç ‘dıııt dıııt’, ‘kilnk klonk’, ‘şıpıt şaput’ hatta ‘bibibiiiibiiipsst’ aldınız? Aman kaçırmayın !?! Fakat bu arada “varsa” evde sabırsızca sizi bekleyen sevgilinizi, çaya davet eden annenizi, hamurları saçmış etrafa, arkadaş isteyen çocuklarınızı, bu liste uzar da uzar, bekletmeyin çok fazla.

Keza, sanal ortamda henüz “Dokunamıyoruz !”


 

4 yorum:

  1. Her zamanki gibi, tam yerinde akıcı ve samimi bir yaklaşımla süper bir yazı tebrik ederim.

    YanıtlaSil
  2. :) yuz yuze yasanan iliskilerin azaldigi gunumuzde, yasadigimiz sanalligin ne duzeye ulastigini farketmemizi saglayan guzel bir yazi olmus. Klavyene saglik

    YanıtlaSil
  3. tesekkur ederim ilginize

    YanıtlaSil