"Kuzu çevirme olaydı ya şimdi, ne yirdik kız " dedi Semire.
Boş boş bakakaldım. Hem eridim hem dondum keza saf maddenin erimeye başladığı sıcaklıkla, donmaya başladığı sıcaklık aynıdır demişlerdi ortaokulda.
O saf madde bendim işte.
"Ne güzel gacısın öyle sen kırmızı rujunla, yaşın kaç " diyerek devam etti.
Gözünüzün önüne bir getirin beni: Ağzım yarı açık, sinek kaçtı kaçacak ve içine girdiğim şoktan çıkabileceğime dair ümidim kalmamışken; birden odaklandım: Kendisine ve halimize. Ana geri dönebilmiştim ve 'Otuz dört' diyerek cevap verdim.
"Neeee ben kadarmışın yok artık, ne yaptın cildine
süyle bakiim, neler sürdün süründün, anlat diyem de vermezsin sırrını,
kız gerçek de bakiyim essah kaç yaşındasın?"diye sordu güvensiz bakışlarla.
'Ben otuz dört saydım sen kaç dersen o olsun' dedim. Büyük teslimiyetteydim hali hazırda.
Halbuki ne güzel kuzu çevirme dediğinde aklım saatte 180 km hızla, apayrı gezegenlere seyahate çıkmıştı. Donmak, erimek derken saf saf bakakalmıştım.
Keza ne alakaydı ! Biz ne zaman çıkarız diye düşünürken, hatunun aklı kuzu çevirmedeydi.
En son cevabıma istinaden sessiz kalmadı Semire; "Entel dantelsin sen anladık, bu anan olmasa zor bakarsın sen kızına" dedi. Haklıydı da, entel kısmı hariç.
Kabulümdü Semire'yle kuzu çevirmek, otuz dört olmamak , kızıma annem olmasa böylesine bakamayacağım, entel dantel olmak bile kabulümdü; işbu hastanedeki gerçek hayatların keskin köşeli hikayeleri karşısında. Hatta o hikayelerin yanında, gel de teslim olma.
Aslen hiç sevmediğim o 'kuzu çevirme' bana, on beş metrekare odada 4 kadın 3 çocuk nefes almaya çalışıyor olduğumuzu unutturmuştu. Pek matrak kadındı, Semire.
Onun keskin köşeli hikayesini yazmaya elim varmadığı için bu kadarını paylaşabiliyorum..
Biliyorum ki o da hayatı şakalarıyla seviyor.
Semire'ye ..
https://www.youtube.com/watch?v=H98QJemFQqM
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder